iyi de, zaten mottodur bu söz moğolistan'da, hatırladığım kadarıyla şöyleydi: "hayat da çaydanlık gibidir. sen altını ne kadar kısarsan kıs, içindeki çay içilecek kıvama gelir."
moğolistan'da gerçekten film çekiliyorsa, sırf bu yüzden bile saygı duymak gerek, sevmeyi bırak.
ve evet.. kireçlenen çaydanlığı atıp yerine yenisini alırız ama kireçlenen hayatı napabiliriz ki.. atıp yerine yenisini alabilir miyiz? oturup etraflıca düşünmeliyiz bunu. bir an önce.
niye atıyormuşuz kireçlenen çaydanlığı? kireç sökücü diye bir şey var ve bu kurtarıcı ürün, çaydanlığın içinde bir süre bekletildiğinde bütün kireç çözülüyor, çaydanlık da yeni gibi oluveriyor, kullananlar bilirler.
aslında böyle durumlarda aklıma gelen ilk çözüm, hafıza-yı beşer'i arındırmak oluyor. ama eternal sunshine'daki gibi bir sildirme işleminin kimseye hayrı olmadığı ve acıya sebep olan şeyin yeniden nüksettiği, insanı gelip bulduğu ortada. bu da çare değil.
onun için, en iyisi kireç sökücü kullanmak, hayatımızı kaldırıp atamayacağımıza göre..
asıl soru ise şu: hayatınızın kirecini ne söker? nasıl bir şeydir o? nicedir?
bi kere o çaydanlık atma olayı tamamen kişisel, çok param filan da yok ama üşenirim git kireç çözücü al, uğraş onunla temizle vs. vs. ben hayatımı iki iş olmasın projelerine adamış bir insanım. bir zamanlar yazlık yerlerde direk vidanjöre yapılsın böylece angarya iş olmasın demiş, tüm şimşekleri üzerime çekmiştim. ben böyle bir kültürden geliyorum, öncelikle bu noktanın altını çizmek istedim.
ya bir şeylerden daha bahsedecektim ama kendi evimde değilim, bilgisayar bizim yeğenin odasında, çocuğun yarın dershanesi var, ben klavyenin tuşlarına bastıkça adam da yatakta dört dönüyor. uyuyamıyor farkındayım ama yazık garibim bir şey de diyemiyor ayıp olur diye. öyle yani. yoksa iyi bilirim ben hayatın kirecini ne söker, ne sökmez.
umarım konuya bir nebze olsun açıklık getirebilmişimdir.
evet, elbette, kişisel bir tercihin vurgusu olabilir orada.
ben bu fırlatıp atma eylemini direkt hayata uyarlayarak düşündüm ve hayatın tümünün değil, onun içinde var oldukça rahatsızlık veren birtakım şeylerin -belki- atılabileceğini, bunun da bir tür kireç sökücü işlevi görebileceğini, bunun dışında başka yöntemler de takip edilebileceğini düşünüyorum. başka yöntem nedir, senin iyi bildiğini söylediklerin örneğin, belki bunu konuşabiliriz. zira insanların kendi kendilerine ürettiği, tecrübe ettiği, makul bulduğu çareleri fazlasıyla önemsiyorum ben.
zaten bu kireç sökme hadisesinde de ancak şahsi çözüm önerilerinden veya deneyimlerden bahsedilebilir. bir yanlış/eksik anlama yok sanırım.
hayat dediğin öyle atılacak bir şey değildir bence. kireç çözücü en makulü. bize uygun kireç çözücü bir insan mıdır yoksa mekan mı? insansa soğulmeyt, mekansa izlanda deyip ortadan sıvışabilirim. ama kim kaybetti o soğulmeyti de biz bulalım?
Çaydanlık gibidir hayat, sen altını ne kadar kısarsan kıs, rabbinin sana izin verdiği müddetçe and olsun ki kaynamaya devam edecektir. şüphesiz, bunda iman sahipleri için büyük ibretler vardır.
Çaydanlık gibidir hayat, sen altını ne kadar kısarsan kıs tüp bittiğinde ne çay kalır ne çaydanlık. O halde ne duruyoruz? Haydi onu ne kadar sevdiğimizi bir kez daha haykıralım
15 yorum:
yazılarımı takip etmen hoş da çekirge, ilham sınırını aşmışsın gibi geldi bana :)
...dona düşer son damla?
en azından denedin
iyi de, zaten mottodur bu söz moğolistan'da, hatırladığım kadarıyla şöyleydi:
"hayat da çaydanlık gibidir. sen altını ne kadar kısarsan kıs, içindeki çay içilecek kıvama gelir."
lanet olası moğollar bu kadar ince düşünemezler dostum
hm, haklısın. sözün devamını uydurduğum gibi, moğolların söylediğini de uydurmuştum zaten. teşekkür ederim yorumun için.
ama moğol filmleri güzeldir bak. bendeki kıymetlerine göre sıralarsak: ağlayan devenin öyküsü > urga > tuya'nın evliliği.
not: çin atasözü desem olurmuş, di mi.
hayat da çaydanlık gibidir. sen altını ne kadar kısarsan kıs sonunda hep kireçlenir..?
hayat kireçlenirse nasıl olur acep..
moğolistan'da gerçekten film çekiliyorsa, sırf bu yüzden bile saygı duymak gerek, sevmeyi bırak.
ve evet.. kireçlenen çaydanlığı atıp yerine yenisini alırız ama kireçlenen hayatı napabiliriz ki.. atıp yerine yenisini alabilir miyiz? oturup etraflıca düşünmeliyiz bunu. bir an önce.
niye atıyormuşuz kireçlenen çaydanlığı? kireç sökücü diye bir şey var ve bu kurtarıcı ürün, çaydanlığın içinde bir süre bekletildiğinde bütün kireç çözülüyor, çaydanlık da yeni gibi oluveriyor, kullananlar bilirler.
aslında böyle durumlarda aklıma gelen ilk çözüm, hafıza-yı beşer'i arındırmak oluyor. ama eternal sunshine'daki gibi bir sildirme işleminin kimseye hayrı olmadığı ve acıya sebep olan şeyin yeniden nüksettiği, insanı gelip bulduğu ortada. bu da çare değil.
onun için, en iyisi kireç sökücü kullanmak, hayatımızı kaldırıp atamayacağımıza göre..
asıl soru ise şu: hayatınızın kirecini ne söker? nasıl bir şeydir o? nicedir?
buyuralım, buradan yakalım.
bi kere o çaydanlık atma olayı tamamen kişisel, çok param filan da yok ama üşenirim git kireç çözücü al, uğraş onunla temizle vs. vs. ben hayatımı iki iş olmasın projelerine adamış bir insanım. bir zamanlar yazlık yerlerde direk vidanjöre yapılsın böylece angarya iş olmasın demiş, tüm şimşekleri üzerime çekmiştim. ben böyle bir kültürden geliyorum, öncelikle bu noktanın altını çizmek istedim.
ya bir şeylerden daha bahsedecektim ama kendi evimde değilim, bilgisayar bizim yeğenin odasında, çocuğun yarın dershanesi var, ben klavyenin tuşlarına bastıkça adam da yatakta dört dönüyor. uyuyamıyor farkındayım ama yazık garibim bir şey de diyemiyor ayıp olur diye. öyle yani. yoksa iyi bilirim ben hayatın kirecini ne söker, ne sökmez.
umarım konuya bir nebze olsun açıklık getirebilmişimdir.
evet, elbette, kişisel bir tercihin vurgusu olabilir orada.
ben bu fırlatıp atma eylemini direkt hayata uyarlayarak düşündüm ve hayatın tümünün değil, onun içinde var oldukça rahatsızlık veren birtakım şeylerin -belki- atılabileceğini, bunun da bir tür kireç sökücü işlevi görebileceğini, bunun dışında başka yöntemler de takip edilebileceğini düşünüyorum. başka yöntem nedir, senin iyi bildiğini söylediklerin örneğin, belki bunu konuşabiliriz. zira insanların kendi kendilerine ürettiği, tecrübe ettiği, makul bulduğu çareleri fazlasıyla önemsiyorum ben.
zaten bu kireç sökme hadisesinde de ancak şahsi çözüm önerilerinden veya deneyimlerden bahsedilebilir. bir yanlış/eksik anlama yok sanırım.
hayat dediğin öyle atılacak bir şey değildir bence. kireç çözücü en makulü. bize uygun kireç çözücü bir insan mıdır yoksa mekan mı?
insansa soğulmeyt, mekansa izlanda deyip ortadan sıvışabilirim.
ama kim kaybetti o soğulmeyti de biz bulalım?
... içindeki kaynayacaktır.
Çaydanlık gibidir hayat, sen altını ne kadar kısarsan kıs, rabbinin sana izin verdiği müddetçe and olsun ki kaynamaya devam edecektir. şüphesiz, bunda iman sahipleri için büyük ibretler vardır.
Çaydanlık gibidir hayat, sen altını ne kadar kısarsan kıs tüp bittiğinde ne çay kalır ne çaydanlık. O halde ne duruyoruz? Haydi onu ne kadar sevdiğimizi bir kez daha haykıralım
Yorum Gönder