21 Şubat 2008 Perşembe

O Gün İsmet Badem'le Ne Konuştum?


Bilindiği üzre İsmet Badem, genç nüfusa basketbol sevgisi aşılamak gibi bir misyonla yeryüzüne gönderildiğini hisseden irice bir abimizdi. Böyle konuşuyorum ama ölmedi kendisi, sadece piyasadan silindi, adı sanı duyulmuyor artık. Farketmişsinizdir zaten üç beş yıldır öyle tantana olmuyor, ''ooovv şovv taymmm, haydi herkes ayağaaa, basketboll buuu'' diye. Daha efendi ve şişko insanların eline geçti bu sporun yorumculuğu.

İsmet Badem basketbolla ilgili hafızamın yarısından fazlasına bir şekilde bulaşmış olsa da onu özlemiyorum, sevgi ve saygıyla anmıyorum. Gidip hakemlere bulaşması, güzel basketbolcu eşleriyle sıradan yaptığı röportajlar, sıradan bir basketi asrın olayı gibi lanse eden üslubu, o uzun kıvırcık saçları, yersiz neşesi.. Hoş hatıralar değil.

Neyse, gelelim kendisiyle tanışıklığımıza. Parkeleri aşındırdığım lise yıllarımda, sırtımda çantam, üstümde eşofmanlarım antremandan çıkmış eve doğru yürüyordum. Bir de ne göreyim, elinde telefon faturası, telekoma doğru seyirten İsmet Badem. Yani artık o yıllarda beynimi nasıl yıkadıysa, içimi nasıl bir basketbol sevgisi ve heyecanıyla doldurduysa, yanından geçerken ''oooo İsmet Abi naber'' dedim. Böyle ünlü görünce götü düşen, ne yapıp edip konuşma fırsatı yaratan tipler gibi davrandım. Yani hala düşünürüm anlayamam, nasıl bir ruh hali içerisindeymişim diye. Şöyle söyleyeyim sana, bir Nba oyuncusu olan Ben Wallece'ı baya severim. Diyelim ki Ben, telefon faturasını yatırmak için bizim ordaki telekoma gidiyor (globalleşme diyodun, olmayacak iş değil), ben de oralardan geçiyorum, görüyorum onu. Yani o kadar hayranlığıma filan rağmen, hayatta yanaşmam, ''ooo Ben give me five'' demem. Anlamı yok çünkü, o beni tanımıyor, ben onu tanıyorum. Paylaşacak konuşacak herhangi bir şeyimiz yok. Adamın kafasını neden sikeyim yok yere. Gitsin huzur içinde telefon faturasını yatırsın.

Ama işte, demek ki o dönemler böyle düşünmüyordum, gayet yavşakça İsmet Badem'e selam verdim. O da bana gülerek, ''antremana mı delikanlı'' dedi. Aslında antremandan eve dönüyordum ama laf uzamasın diye evet dedim. Yani çok kasardı hayır abi tam tersi, antreman bitti şimdi de eve gidiyorum filan demek. Bak yazıp açıklarken bile bi terledim, sıkıldım.

Hikayem aşağı yukarı böyle. Evet dedim, o da içimdeki basketbol ateşini yakma amaçlı bir laf etti, şimdi tam hatırlamıyorum. Önemli olan o değil zaten, benim gereksiz yere adamla muhabbete girmem. Gerçi arada sırada o yıllardaki cüretimi, hayata karşı duyduğum manasız heyecanı özlemiyor değilim. Bu umursamaz halim de iyi ama, onu da seviyorum. Ama İsmet Badem, seni sevmiyorum dostum! (finalde konuya dönme uğruna yine göt altına attık adamı)

Hiç yorum yok: