Sünnet davası hiçbir erkek için güllük gülistanlık bir süreç olmamıştır. Yani artık nerdeyse bebekken, hastanede filan yapıyorlar, o daha makul sanki. Ben bu olayı erteleyebildiğim kadar ertelemiştim, dokuz on yaşlarına geldiğimdeyse artan baskılara dayanamayıp bir miktar taviz vermek zorunda kaldım, bir miktar.
Artan baskılar derken artık zamanı geldi diyen anne, baba, dede vs.'yi kastetmiyorum sadece. Bizim ilkokuldaki adamların çok pis bir huyu vardı. Pisuvarda işerken birbirimizin pipisine bakardık. İşte kim sünnet oldu olmadı onun hesabını tutmak için. Sünnet olmayan biri tespit edilince mimlenirdi hemen, küçük düşürücü şakalara maruz kalırdı, zaten o eğitim/öğretim dönemini takip eden yaz aylarında da yükümlülüğünü yerine getirirdi. Ben o zamanlardan beri insanların özeline saygılı olduğumdan kimsenin çüküne bakmadım açıkçası. Ama okulumuzdaki bu nahoş gelenek yüzünden diken üstünde yaşamaya, işerken çükümü itinayla saklamaya çalıştım. Kolay olmadı tabi bu. (hehe) Neyse, sonunda baskılara dayanamayıp sünnet kararını aldım.
Bizim ailenin bu konudaki görüşlerinin ''sünnet olayını festivale dönüştürme okulu''na yakın olduğunu söyleyebilirim. Hem babaannem için de gövde gösterisidir, tüm torunlarının sünneti kendi bahçeli evinde yapılır, düğün hadiseleri de evin bulunduğu çıkmaz sokakta olur, konu komşu akraba falan filan.. İşte bilirsin, Edirne sokak düğünü şeklinde de kavramsallaştırılmıştır aslında. Kına gecesi (evet sünnet çocuğu için, horror! what a horror!), yanık tenli çalgıcılar, tahta iskemleler, Trakya insanının sığ mizahının bir sembolü olan tavuklu pilav (içinde çükten parça var heheh deyip gülerler), göbekli amcalar için içki masası, pipileri çoktan kesilmiş abilerle böyle bir sorunu olmayan ablaların benim şeyim vasıtasıyla düğün ortamında yakınlaşma çabaları (başkasının sikiyle gerdeğe girme deyimi de işte burdan çıkmıştır, yaa).. Bunlar hep olur bizim oranın düğünlerinde. Aman ne kadar da hoş adetlerimizdi, hepsi unutulmaya yüz tuttu, her şey mekanikleşti, sevgi kalmadı filan demiycem. Mekanikleşsin arkadaş. Hastanede, steril ortamda, aile arasında kesilsin ne kesilecekse. Aile arasında sade bir tören. Anlarsın ya?
Ama işte ben paçayı bu kadar kolay kurtaramadım. İlk aşağılanmayı kesim işleminden önceki gece, kına yakma töreni sırasında yaşadım. Beni ortalarına alan kadınlar ilkel bir Afrika kabilesi törenindeymişçesine (o adamlar bile kompüter kullanıyor artık, bu işleri bıraktılar.) etrafımda oynayarak dönüyorlar, bana kına yakmaya hazırlanıyorlardı. Hemen itiraz ettim tabi, sevmem böyle yavşaklıklar dedim, okulda taşak oğlanı olurum dedim, sırf yüzyıllardır süregelen adetleri sekteye uğramasın diye avcumun içine nokta kadar kına değdirmelerine razı oldum. O bile bana büyük bir aşağılama gibi geldi.
Sünnet anı gelip çattığında o kadar da soğukkanlı olduğumu söyleyemiycem. Yani tam o an evden kaçan akranlarım kadar da panik değildim ama, yüzümde herhangi bir neşe emaresi de yoktu. Neyse, önce bir iğne yaptılar, kısmen uyuştu mevzular. Sonra ustura gibi bir şey çıkardı, Allahım siki tuttuk dedim. Ama tersi oldu, o tuttu.
Uzaktan izleyen annem ağlamaya başlayınca ben de biraz gerildim, azcık mırın kırın ettim ama bir şekilde sürecin tamamlanmasına razı oldum. Babam da o sırada bahçede arkadaşlarıyla rakı içiyor. Ben ordan vücudumdan parça bırakıyorum, bazıları içki içiyor, bazıları pilav yiyor, bazıları oynuyor.. Sürrealist film mi çekiyoruz lan burda? Acılarımı paylaşsanıza, yas tutsanıza. Ama yok, ayılana gazoz bayılana limon diye oynuyor bunlar. Sustum, sineye çektim.
Sonuçta tıbbi bir müdahaleyi arkanda bırakmışsın, acın var yatıyorsun. Ona bile saygı gösterilmiyor arkadaş. Kalk oyna diyorlar bana. Komşunun çocuğu kestirdikten bi saat sonra ayaklanmış da oynamaya başlamışmış. Ben ne o öyle lohusa gibi yatıyomuşum. Allahım ya, ben o örnekteki çocuk kadar onursuz ve yavşak olmak zorunda mıyım arkadaş? Kalkmadım tabi, yattım öyle ''lohusa'' gibi, beni provoke etmelerine izin vermedim.
Tabii o kadar da değil, iki üç gün sonra ayaklandım, malum bölgemde tuttuğum şapka eşliğinde arkadaşlarımla dolaşmaya başladım. Böyle serseri tipli iki üç çocuk önümüzü kestiler. Arkadaşlarım için yeni olabilirdi ama bu son üç günde benim ikinci kez başıma geliyordu. (hehe) Bizim çocuklardan biri onlara yanlış yapmış, döveceklermiş. Tam hır gür başlayacak, benim durumumu farkettiler. Orasında şapka, entariyle dolaşan yardıma muhtaç bir çocuk portresi çiziyordum. İnsafa geldiler, ''oo beyler çocuk sünnetliymiş rahat bırakalım'' deyip uzaklaştılar. O günlerde başıma gelen belki de tek olumlu şey. Handikapımı lehime çevirmeyi bilmiştim.
O gece eve döndüğümde, annemler beni acı bir haberle bekliyorlardı. Sünnetimi gerçekleştiren beyaz saçlı, güler yüzlü, sempatik amca vefat etmişti, kalp krizinden. Tabi üzülmüştüm ama son işi ben olduğum için gururluydum, belli ki zirvede bırakmak istemişti. Ama bi dakka ya, kalp krizi demiştim di mi ben? Yok yok, yine de bu talihsiz ölümle benim sünnet anım arasında paralellik kurmak istemiyorum. Yorumsuz bırakıyorum. Son sözü tarih söyleyecek..
Artan baskılar derken artık zamanı geldi diyen anne, baba, dede vs.'yi kastetmiyorum sadece. Bizim ilkokuldaki adamların çok pis bir huyu vardı. Pisuvarda işerken birbirimizin pipisine bakardık. İşte kim sünnet oldu olmadı onun hesabını tutmak için. Sünnet olmayan biri tespit edilince mimlenirdi hemen, küçük düşürücü şakalara maruz kalırdı, zaten o eğitim/öğretim dönemini takip eden yaz aylarında da yükümlülüğünü yerine getirirdi. Ben o zamanlardan beri insanların özeline saygılı olduğumdan kimsenin çüküne bakmadım açıkçası. Ama okulumuzdaki bu nahoş gelenek yüzünden diken üstünde yaşamaya, işerken çükümü itinayla saklamaya çalıştım. Kolay olmadı tabi bu. (hehe) Neyse, sonunda baskılara dayanamayıp sünnet kararını aldım.
Bizim ailenin bu konudaki görüşlerinin ''sünnet olayını festivale dönüştürme okulu''na yakın olduğunu söyleyebilirim. Hem babaannem için de gövde gösterisidir, tüm torunlarının sünneti kendi bahçeli evinde yapılır, düğün hadiseleri de evin bulunduğu çıkmaz sokakta olur, konu komşu akraba falan filan.. İşte bilirsin, Edirne sokak düğünü şeklinde de kavramsallaştırılmıştır aslında. Kına gecesi (evet sünnet çocuğu için, horror! what a horror!), yanık tenli çalgıcılar, tahta iskemleler, Trakya insanının sığ mizahının bir sembolü olan tavuklu pilav (içinde çükten parça var heheh deyip gülerler), göbekli amcalar için içki masası, pipileri çoktan kesilmiş abilerle böyle bir sorunu olmayan ablaların benim şeyim vasıtasıyla düğün ortamında yakınlaşma çabaları (başkasının sikiyle gerdeğe girme deyimi de işte burdan çıkmıştır, yaa).. Bunlar hep olur bizim oranın düğünlerinde. Aman ne kadar da hoş adetlerimizdi, hepsi unutulmaya yüz tuttu, her şey mekanikleşti, sevgi kalmadı filan demiycem. Mekanikleşsin arkadaş. Hastanede, steril ortamda, aile arasında kesilsin ne kesilecekse. Aile arasında sade bir tören. Anlarsın ya?
Ama işte ben paçayı bu kadar kolay kurtaramadım. İlk aşağılanmayı kesim işleminden önceki gece, kına yakma töreni sırasında yaşadım. Beni ortalarına alan kadınlar ilkel bir Afrika kabilesi törenindeymişçesine (o adamlar bile kompüter kullanıyor artık, bu işleri bıraktılar.) etrafımda oynayarak dönüyorlar, bana kına yakmaya hazırlanıyorlardı. Hemen itiraz ettim tabi, sevmem böyle yavşaklıklar dedim, okulda taşak oğlanı olurum dedim, sırf yüzyıllardır süregelen adetleri sekteye uğramasın diye avcumun içine nokta kadar kına değdirmelerine razı oldum. O bile bana büyük bir aşağılama gibi geldi.
Sünnet anı gelip çattığında o kadar da soğukkanlı olduğumu söyleyemiycem. Yani tam o an evden kaçan akranlarım kadar da panik değildim ama, yüzümde herhangi bir neşe emaresi de yoktu. Neyse, önce bir iğne yaptılar, kısmen uyuştu mevzular. Sonra ustura gibi bir şey çıkardı, Allahım siki tuttuk dedim. Ama tersi oldu, o tuttu.
Uzaktan izleyen annem ağlamaya başlayınca ben de biraz gerildim, azcık mırın kırın ettim ama bir şekilde sürecin tamamlanmasına razı oldum. Babam da o sırada bahçede arkadaşlarıyla rakı içiyor. Ben ordan vücudumdan parça bırakıyorum, bazıları içki içiyor, bazıları pilav yiyor, bazıları oynuyor.. Sürrealist film mi çekiyoruz lan burda? Acılarımı paylaşsanıza, yas tutsanıza. Ama yok, ayılana gazoz bayılana limon diye oynuyor bunlar. Sustum, sineye çektim.
Sonuçta tıbbi bir müdahaleyi arkanda bırakmışsın, acın var yatıyorsun. Ona bile saygı gösterilmiyor arkadaş. Kalk oyna diyorlar bana. Komşunun çocuğu kestirdikten bi saat sonra ayaklanmış da oynamaya başlamışmış. Ben ne o öyle lohusa gibi yatıyomuşum. Allahım ya, ben o örnekteki çocuk kadar onursuz ve yavşak olmak zorunda mıyım arkadaş? Kalkmadım tabi, yattım öyle ''lohusa'' gibi, beni provoke etmelerine izin vermedim.
Tabii o kadar da değil, iki üç gün sonra ayaklandım, malum bölgemde tuttuğum şapka eşliğinde arkadaşlarımla dolaşmaya başladım. Böyle serseri tipli iki üç çocuk önümüzü kestiler. Arkadaşlarım için yeni olabilirdi ama bu son üç günde benim ikinci kez başıma geliyordu. (hehe) Bizim çocuklardan biri onlara yanlış yapmış, döveceklermiş. Tam hır gür başlayacak, benim durumumu farkettiler. Orasında şapka, entariyle dolaşan yardıma muhtaç bir çocuk portresi çiziyordum. İnsafa geldiler, ''oo beyler çocuk sünnetliymiş rahat bırakalım'' deyip uzaklaştılar. O günlerde başıma gelen belki de tek olumlu şey. Handikapımı lehime çevirmeyi bilmiştim.
O gece eve döndüğümde, annemler beni acı bir haberle bekliyorlardı. Sünnetimi gerçekleştiren beyaz saçlı, güler yüzlü, sempatik amca vefat etmişti, kalp krizinden. Tabi üzülmüştüm ama son işi ben olduğum için gururluydum, belli ki zirvede bırakmak istemişti. Ama bi dakka ya, kalp krizi demiştim di mi ben? Yok yok, yine de bu talihsiz ölümle benim sünnet anım arasında paralellik kurmak istemiyorum. Yorumsuz bırakıyorum. Son sözü tarih söyleyecek..
11 yorum:
Penis üzerinden siyaset yapıyosun!
Yok ben siyasete bulaştırmam, Segolene Royal ile sadece arkadaştık.
Burdan sola meylettiğini anlıyoruz (Gizli özne)
Olm ama öyle böyle değil iki saattir ağzım dolu dolu koptum gülmekten, süper olmuş. Bi daha sünnet olsana :)
Daha üç beş sünneti kaldırır, ben öyle diyim sana :)
Dikkat et yakında bağımsızlığını ilan etmesin, tanıyan çok olursa elçiliği taşlarlar heh heh heh.
Yalnız bu blogun neden sayfadaki tek fotoğrafsız blog olduğunu da halkın takdirine bırakıyorum.
Blogspot yönetimi upload'da belli bir gb'a kadar izin veriyormuş. Görüşmelerimiz sürüyor.
kcoıaodoĞÜAEPDĞÜQPWADC
bu kadar işkenceli ve macera dolu olması.. dehşete düştüm.
Sizin amcaya da üzüldüm. ancak zirvede bırakmak falan demişsiniz yapacak yorum bulamadım =)
bu arada atlamayacağım. cidden ölünüyormuş..
Eminim şimdi bizi bi yerlerden izliyodur, ve, ve.. gurur duyuyordur.. :)
"pipileri çoktan kesilmiş abilerle böyle bir sorunu olmayan ablaların benim şeyim vasıtasıyla düğün ortamında yakınlaşma çabaları (başkasının sikiyle gerdeğe girme deyimi de işte burdan çıkmıştır, yaa).."
oldum gulmekten!!!
god bless yu
Yorum Gönder