25 Kasım 2008 Salı

Beni Bye Bye Türkçe Demek Zorunda Bırakmayın

Zamanında arkadaşlarla konuşmuşuzdur, kendi dilini ihmal edip yerli yersiz ingilizce kelime kullanan insanlara ''bye bye türkçe'', ''türkçe off'' gibi gerçekten ucuz kelime oyunlarıyla direnç göstermek, belki o davranıştan bile daha embesilce gözüküyo diye. Bye bye türkçe, aman ne ironik, ne kadar iğneleyici, adamlar delik deşik oldu. Yok böyle bişey.

Peki o zaman ben neyin peşindeyim? Yani hiçbir zaman öyle bir dil polisi filan olmadım, isteyen istediği gibi konuşsun etsin, banane. Ama bunun bile bir sınırı var. Nedir o sınır. Facebook'ta gördüğü herhangi bir olumsuzluğa çemkirme sıradanlığına düşme pahasına şunu diyecem. Soracam ya da. Oraya neden ruh halinizi, yaptığınız şeyi, yediğiniz naneyi ingilizce yazıyorsunuz? Gerçekten amacım geneli eleştirip kendimi bir fildişi kuleye kapamak değil. Samimi olarak merak ediyorum. Nedir yani?

Abi neden onu türkçe yazmıyosun ki? Toefl sınavına girip ordan 100 küsür puan alman, senin o sınavdaki başarını insanlara ilan ederken dil olarak ingilizceyi kullanmanı gerektirmiyor ki. O sınava girdin bitti, daha iyi bi işin olucak, daha çok maaş alıcaksın, tamam kabul. Ama niye tutup arkadaşlarınla paylaştığın bu ortak alana toefl ingilizcenle çıkıyorsun. Ben zaten onu bilirim sınavdan şunu aldım dediğinde, bir de o ilan cümlesini ingilizce yazarak ben ingilizcemle sizin mnıza korum mu demek istiyosun? Eğer öyleyse küfretmek senin gibi tatlı bi kıza hiç yakışmıyo. Ayrıca o küfürün de kendi kadar çiğ bir panzehiri vardır. Onu da söyliyim.

Şimdi bakıyorum, iş arıyor, ''lookin' for a job'' yazmış. Bir de daha salaş ha, konuşma diliyle, artık o kadar hemhal oldu ki ingilizceyle, 'g' yi yutabilme samimiyet eşiği çoktan aşıldı. Bu cümle neden ingilizce kuruluyor, mantığı nedir, microsoft ceoluğu için açık kapı mı bırakılıyor. Nedir yani gerçekten anlamıyorum ve merak ediyorum.

Bence, harika bir şekilde ingilizce bilip, yine de birden çok kişi tarafından bakılıp mesajın paylaşılacağı ''facebook status'' ya da ''msn status'' gibi ortak alanlarda, eğer bir replik ya da şarkı sözü filan yazmıyorsak, meramımızı türkçe olarak anlatabiliriz. Zaten neden böyle yapmıyoruz ki?

Bi dakka şu türk bayrağını asıyım gelicem.

(He bu arada, türkçe bilmeyen arkadaşlarına laf anlatmaya çalışan o güzel insanları bir kenara ayırıyorum. Bu kabul edilebilir sanırım.)

23 Kasım 2008 Pazar

Tavşan Atlet Olduğunun Farkında Olmayan Tavşan Atlet

Ben askere gidiyorum yakında. Bekleme süreci o kadar da eğlenceli değil, film izle, oku, arkadaşlarınla zaman geçir, iç sıç falan filan bir yerden sonra adamı sıkıyor. İnsan biraz heyecan biraz sarsıntı filan istiyor hayatında. Hayırlısıyla askerde çok güzel sarsıcaklar diye umuyorum ama, ben yine de onlardan önce davrandım. Ne mi yaptım?

Koşmaya başladım. Geceleri koşuyorum ciddi ciddi. Böyle 5km filan. Boş değiliz, sporcu bi geçmişimiz var. Evde kupa mupa var bişeyler. O yüzden hassssiktirr lan ordanlarınızı kendinize saklayın.

Güzel bir pist yapmışlar küçük ağaçlık bir yerin içine, her 50m'de bir katettiğin mesafeyi görüyorsun, yere yazmışlar onu. Yani 5km derken öyle haybeye konuşmuyoruz. Neyse, ama tabi çok toz pembe değil her şey böyle. Yani ne zamandır koşmadığım için eşşek gibi yoruluyorum, bir an önce bırakıp eve gitmek yatmak istiyorum. Ama tam bu anlarda, benimle aynı zaman diliminde (gece yarısına yakın) koşan o adam, gelip yanımdan geçiyor. Bi de böyle acayip bi stili var, koşarken ayakları götüne vuruyor. Ve böyle olunca, ben birden hızlanmaya başlıyorum. Adam şu atletizm yarışmalarında yıldız atlet rekor kırsın diye onunla belli bir noktaya kadar koşup temposunu arttıran tavşanlar gibi. (Tabi onlar da insan, tavşan değil. Öyle zanneden olur muydu bilmiyorum ama)

Sanırım bu noktada ben de yıldız atlet oluyorum. İşte kişisel bir blog oluşturmanın sayısız faydalarından biri daha.

17 Kasım 2008 Pazartesi

Sözün Bittiği Yer..



Yok ama gayet bir şeyler söylenebilir bunun üstüne, çok üzgünüm burası da sözün bittiği yer değilmiş.