İlk önce, beynimin içine bir haber genel müdürünün yuva yapmış olabileceğinden endişe ettiğimi söylemek istiyorum. Neden mi? Dün gece, erkence yattım uyuyacağım, ertesi gün sınava gireceğim için. Haliyle alışık değilim 4'ten 5'ten önce uyumaya. Yatakta bir yandan döneniyor, bir yandan düşünüyorum. Ve o anda, adeta bir slayt gösterisi gibi, hayatımda girdiğim ne sınav varsa öss, les, kpss vs. (bu sınav değil sonuncusu) hepsinin öncesinde ya da sınav anında ne yaptıysam, ne yaşadıysam, nelere dikkat ettiysem hepsi tek tek muhayyilemde (bunu doğru kullandıysam artık sırtım yere gelmez benim) canlanmaya başladı. Çok net görüntülerdi, noluyoruz lan dedim. Böyle yeni başkanlık seçimi öncesi daha önceki seçimlerde ne olmuş ne bitmiş özet geçen Amerikan kanalı gibi.
Neyse gittim bu KPDS denen sınava girdim. Fantastik geçti, lan götoş sanki İngiliz soylususun dedim kendi kendime. Keyfim yerine gelmişti.
Hele sınavdaki çok acayip paragraf sorularını hatırladıkça daha da neşeleniyordum. Biri Tibetlilerle ilgiliydi. Zorluk derecesi en yüksek olan paragraf, adamlar öyle kasmışlar ki o yüzden hazırlarken, kutlarım, gerçekten bir sik anlaşılmıyordu. Ama o anda, hemen imdadıma, özel zaman ayırıp okuduğum romanlar geldi, roman güzel kelime değil, meramımı anlatmıyor, fiction diyelim (güzel geçince götüm kalktı.) Az sonra yazacaklarımla metinlerarası olun, bir disipline saplanıp kalmayın, hayvan gibi bilgili olun tamam ama bunun için ansiklopediye, bilimsel makaleye fit olmayın, roman da okuyun gibi bir mesaj vereceğim. Önceden uyarayım dedim.
Neyse, dediğim gibi bu Tibetli paragrafından bir sik anlaşılmıyordu. Acaba soruyu nasıl cevaplayacaktım? Ne yapacaktım? (...) Tamam heyecanlanmadığınızın farkındayım. O anda imdadıma Salinger yetişti, budizme de sardırmış, çok güzel bir abimdir, çok severim. ''Franny ve Zooey''sinde, Franny'nin manyak gibi kafayı taktığı ve sürekli tekrarladığı, ona abisinden, abilerine de budist rahiplerden miras kalan bir dua vardır. İnanış odur ki, ''inanç'' kendiliğinden değil, bu duayı tekrar ettikçe kazanılır. Franny de sürekli aynı duayı mırıldanmaya başlar, tam balataları çizecekken, Zooey ona asıl kutsal olanın bu dua değil annesinin bunalım kızına boğazından bir şeyler geçsin diye sürekli getirdiği, onun da sürekli geri çevirdiği tavuk suyu çorba olduğunu söyler. O paragraflar enfestir, ben canım sıkıldıkça alır onları tekrar tekrar okurum, kutsal bir kitabı okurmuş gibi. Siz de okuyun, o kitabı hediye etmeyi de çok severim, ederim. Tavuk suyu çorbayı da severim.
Yani bu aynı duayı sürekli tekrarlama şeklindeki budist ritüelini, bu ''Franny ve Zooey''den biliyordum. Okurken ilgimi çekmiş aklımda yer etmişti. Sınavda da onla alakalı bir şeyler çıkınca, hadiseyi kabaca bildiğim için, affetmedim.
Affetmem.
Neyse gittim bu KPDS denen sınava girdim. Fantastik geçti, lan götoş sanki İngiliz soylususun dedim kendi kendime. Keyfim yerine gelmişti.
Hele sınavdaki çok acayip paragraf sorularını hatırladıkça daha da neşeleniyordum. Biri Tibetlilerle ilgiliydi. Zorluk derecesi en yüksek olan paragraf, adamlar öyle kasmışlar ki o yüzden hazırlarken, kutlarım, gerçekten bir sik anlaşılmıyordu. Ama o anda, hemen imdadıma, özel zaman ayırıp okuduğum romanlar geldi, roman güzel kelime değil, meramımı anlatmıyor, fiction diyelim (güzel geçince götüm kalktı.) Az sonra yazacaklarımla metinlerarası olun, bir disipline saplanıp kalmayın, hayvan gibi bilgili olun tamam ama bunun için ansiklopediye, bilimsel makaleye fit olmayın, roman da okuyun gibi bir mesaj vereceğim. Önceden uyarayım dedim.
Neyse, dediğim gibi bu Tibetli paragrafından bir sik anlaşılmıyordu. Acaba soruyu nasıl cevaplayacaktım? Ne yapacaktım? (...) Tamam heyecanlanmadığınızın farkındayım. O anda imdadıma Salinger yetişti, budizme de sardırmış, çok güzel bir abimdir, çok severim. ''Franny ve Zooey''sinde, Franny'nin manyak gibi kafayı taktığı ve sürekli tekrarladığı, ona abisinden, abilerine de budist rahiplerden miras kalan bir dua vardır. İnanış odur ki, ''inanç'' kendiliğinden değil, bu duayı tekrar ettikçe kazanılır. Franny de sürekli aynı duayı mırıldanmaya başlar, tam balataları çizecekken, Zooey ona asıl kutsal olanın bu dua değil annesinin bunalım kızına boğazından bir şeyler geçsin diye sürekli getirdiği, onun da sürekli geri çevirdiği tavuk suyu çorba olduğunu söyler. O paragraflar enfestir, ben canım sıkıldıkça alır onları tekrar tekrar okurum, kutsal bir kitabı okurmuş gibi. Siz de okuyun, o kitabı hediye etmeyi de çok severim, ederim. Tavuk suyu çorbayı da severim.
Yani bu aynı duayı sürekli tekrarlama şeklindeki budist ritüelini, bu ''Franny ve Zooey''den biliyordum. Okurken ilgimi çekmiş aklımda yer etmişti. Sınavda da onla alakalı bir şeyler çıkınca, hadiseyi kabaca bildiğim için, affetmedim.
Affetmem.
4 yorum:
tebrik ederim efendim, aramızda ufak gerginlikler oldu sanabilirler ama yok öyle bir şey :)
bana da şarkılar çok yardım olmuştur, ingilizce redaksiyon yapmak gerektiğinde.
not: sırtın yere gelmeyecek.
doğru, oluyo arada öyle.
"muhayyile" sözcüğünü Sabahattin Ali kitaplarından öğrendim di mi, itiraf et =)
hala ondan öğrenecek o kadar çok şeyimiz var ki.. hele birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde..
Yorum Gönder